Paradigma Kayması
Toplu taşımada olduğunuzu düşünün ve küçük çocuğuyla bir adam araca binmiştir. Çocuk topluluk içinde bağırarak ağlamaya ve sızlanmaya başlamıştır. Çocuğun babası ise çocuğunu hiçbir şekilde uyarmayıp boş boş bakışlarıyla durur. O sırada zihninizden geçen düşünce "Ne kadar da sorumsuz bir ebeveyn, çocuğunun yaşadığı durum karşısında tepkisiz kalıyor. Oysaki hem toplu taşımadaki diğer insanlar çocuktan rahatsız oluyor hem de çocuğun belli bir sıkıntısı var ki öyle bir davranış sergiliyor." olabilir.
Toplum ahlakı dediğimiz şey hepimizde farklılık gösterse de benzer şekilde vardır ve bu doğrular doğrultusunda yaşadığınız durum hakkında yargılara vardınız. Dayanamayıp kibarca adamı uyardınız ve çocuğunuzun sıkıntısı olabileceğinden ve etrafı rahatsız ettiğinden bahsettiniz. O da size üzgünlüğünü belirterek o gün hastalıktan dolayı eşini kaybettiğini ve bu sebeple bu kadar dalgın olduğunu söyledi. O anda kafanızda şimşek çaktı ve önceki yargınız bir anda kaybolup adamın bulunduğu durum karşısında empati yaparak paradigma kaymasını tamı tamına tecrübe ettiniz. Belki önceki yargınız hakkında kendinizi suçlamaya başlayacaksınız ancak şu anda bunun pek bir önemi yok. Adamın yargılanıp yargılanmaması da umrunda değil. Ancak paradigma kayması oldukça gerçek ve empati yapmadıkça bunu yaşamak daha olasıdır. Hiç kimsenin tam olarak ne yaşadığını bilemeyiz bu sebeple dışarıdan yaptığımız gözlemlerimiz sonucunda bir yargıya varmak çoğu zaman bizi yanıltacaktır.
İnsanlığın en büyük ihtiyacıdır empati. Eksikliği, toplum ölçeğinde birikimsel değerleri yıkan ve birey ölçeğinde hayalleri, başarıyı, iletişimi öldüren bir cellattır. İnsanlar çok çabuk yargılara varır ancak kendilerini düzeltme konusunda çok yavaştır. Socrates, gerçek mutluluğun kaynağını ruhun mükemmelleşmesi olarak nitelendirir. Ne kadar çok empati yaparsak ve ön yargılarımızdan kurtulursak, Socrates'in yüzyıllar önce bahsettiği ruhumuzu mükemmelleştirmeye o kadar çok yakınlaşırız.
Yorumlar
Yorum Gönder