Kendinizi Ödüllendirin

Genellikle insanlar yaşlandıklarında bu motivasyonla tanışırlar. Kendilerine o zamana kadar bir takım sorular sormayı ihmal etmişlerdir, korkunun sebep olduğu endişe ile yaşayıp risk almamışlardır ve hayallerinin peşinden koşmamışlardır. Ölümlülük motivasyonu, insanın ölüme yaklaştığı zamanlarda belirir ve insan bu motivasyonla korkunun üstesinden gelir ve aslında kendisi için değerli olan şeyleri at gözlüklerini çıkararak görmeye başlar. Artık korku onun için bir engel değildir çünkü hali hazırda korku zihinseldir ve üstesinden kararlılıkla gelinebilir. Motivasyonun sağladığı farkındalık insana farkındalık kazandırır. Kendisi için neyin değerli olduğunu, hayatını kimin için yaşadığını ve gerçekten kendisinin neyi mutlu ettiğini sormaya başlar ve cevaplarını bulur. Bazı insanlar bu motivasyon ile tanışmak için yaşlanmaya ihtiyaç duymazlar. Ölüm ile burun buruna gelmiş insanlar ölümlülük motivasyonu ile çoktan tanışmışlardır. Sahip olduğu hayatın ve hala nefes alıyor olma...

Hepimizin kafasını kurcalayan soru... Para kazanmak. Para nasıl kazanılır? Para nedir? Neden para kazanıyoruz? Para şu anda dünyadaki diğer insanlarla alışveriş yapmak için uydurduğumuz güvene dayalı bir kağıttır. Neden güvene dayalıdır, bu ne demek? Paranın karşılığı yok, mesela 100 yıl kadar önce çoğu paranın karşılığı olarak devletlerden altın temin ediliyordu. Neden para kazanmak durumundayız? Çünkü hayatta kalmanın başka bir yolu yok. Paranın dokunmadığı, karşılığı para olmayan neredeyse hiçbir şey yok. Yani siz de paraya dokunmadan yaşayamazsınız. Elbette istisnalar vardır. Peki nasıl para kazanırız? Soruya şöyle yaklaşalım. Biz nasıl bilgi ediniyoruz? Öğrenme metodumuz nasıl işliyor? Eninde sonunda başka insanlardan öğreniyoruz. Bu kitap aracılığı ile derslerle, kurslarla vs. olabiliyor. Aksi mümkün değil. Para kazanmak da aynı şekilde işliyor. Parayı bize makinelere vermiyor, gökten inmiyor ya da toprakta veya ağaçta yetişmiyor. Parayı, başka insanlar bize para verdiği ...

Hepimiz çeşit çeşit sorunlara sahibiz. Hayatımız sorunlarımızı çözüp onların yerini yeni sorunların doldurmasıyla geçiyor. Ek olarak hayatımızdaki sorunların %80'lik kısmını zenginleşerek kalan %20 kısmını tecrübe ile edindiğimiz kabiliyetler ile çözebiliyoruz. Bu yazıda %20'lik kısımda bulunan bazı problemleri çözmemize yarayan bir kabiliyete değinelim. Yaratıcılık. Bir şeyi anlamak için tanımlamak gerekir. Peki yaratıcılığı nasıl tanımlayabiliriz? En basit şekliyle etraftan topladığın bilgilerden yola çıkarak bulunmayan bir şeyi ortaya çıkarmak, bu ortaya çıkan şeyin de çevreler tarafından yaratıcı olarak kabul edilmesi şeklinde ifade edebiliriz. 2. Dünya savaşında esir olan Almanların Amerika'da yaptığı yaratıcılık örneği.

"Başarı için ne gerekir" sorusuna tam bir yanıt veremeyebilirim fakat "Başarı için ilk önce ne gerekir" sorusuna cevabım öz disiplin olur. Nedir bu öz disiplin? Hedefine giden yolda, yapman gerekeni istemesen dahi zamanında yapmaktır. Bir sınava hazırlandığınız zaman, proje teslim tarihi yaklaşırken, yapmak zorunda olduğumuz herhangi bir şey yaparken canımız sıkılabiliyor. Bu durum gayet normal. O anda yaptığımızdan vazgeçmemek istiyorsak yapabileceğimiz, düşünebileceğimiz bir kaç şey var. Rol model bulmak. Yaptığımız işte bizden daha başarılı olmuş kişiler elbet vardır. O kişileri takip edip neler yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını, ne zorluklarla karşılaştıklarını ve bunları nasıl aştıklarını öğrenmek, bilmek sizi çok ileriye taşıyacaktır. Motivasyon kaynağı bulmak. Bu bir kitap, meslek, kişi vs. olabilir. Baştan söylemeliyim ki etkisi var ama sürekli değil. Örneğin benim konulara göre örnek aldığım, benimsediğim bir çok kişi var. Bir nedene sahip olma...

 Aklınıza komplo teorileri, amariga ve böyük oyun gelmeden önce açıklayayım. Bireysellik; insanların toplum, ülke, şirket gibi topluluklara nazaran kendi menfaatini önde tutmasıdır. Peki bencillik midir? Hayır. Ayrı bir birey olmanın farkındalığıdır. Sana kendi sorumluluğun dışında bir topluluğa dahil olduğun için zarar gelecekse, o topluluğa dahil olmama özgürlüğüdür. Ya küreselleşme? Dünya insanlarının ekonomik, siyasi, iletişim ve sosyal açılardan birbirine yakınlaşması ve bir bütün olma yolunda ilerlemesidir. Bu konuda benim tecrübem, Türkiye'de yaşarken Çin, Amerika, Kanada, Avustralya ve daha birçok ülkede ticaret yapabilmem, çalışma, yaşama, seyahat imkanlarına sahip olmamdır. Peki bunlar bize ne anlatıyor, neyin farkında olmamız gerekiyor? Bu yazıda kırdığımız bahane, en büyüklerden... "Falanca yüzünden başarısızım." Toplum, ülke, kişiler, olaylar, iş, okul, patron, öğretmen ... Bahanene bahane olan kişi kim olursa olsun onu saf dışı bırakma özg...

Dünyada büyük işler başarmış insanlara baktığınızda, hepsinin arkalarında harika mentorlar vardır ve bu mentolardan rehberliğinde o başarıya ulaşmışlardır. Anlaşılacağı üzere bir rol modele sahip olmak insanın hayatında büyük bir öneme sahiptir. Çoğu insan eğitimin 4 yıllık üniversite eğitiminin ardından tamamlandığını sanır ve öğrenmeyi bırakır ancak henüz daha yirmilerindeyken ve hayatlarında bir tane dahi bile bir mentordan rehberlik almamış insanlar nasıl olabilir de eğitimlerinin tamamlandığına inanır ve öğrenmeyi bırakır. Herkes gibi okula başlamam ile birlikte çeşitli kitaplar okumaya zorlandım. Sonuçta eğitim kurumu veya öğretmen tarafından belirlenmiş bir takım kitaplar vardı ve herkes bu kitapları okumakla yükümlüydü. Okumak o zamanlardan beri zahmet olmaya başlamıştı çünkü yaptığım şeyi isteyerek yapmıyordum. İnsanlar kararlarında özgür değillerse, yaptıkları işin niteliği ne olursa olsun, yapılan eylem bir zahmete dönüşür. Henüz küçük yaşta şartlı öğrenilmiş olan bu...

Herkesin kafasında belirlediği doğrular vardır. Bu doğrular doğrultusunda yaşananlar karşısında bir takım yargılara varır. Vardığımız yargılar oldukça çeşitlilik gösterir. Yargılar zihne bir kere yerleşti mi önemli bir durum yaşanmadığı sürece o yargıları sorgulama gereği duymaz.  Toplu taşımada olduğunuzu düşünün ve küçük çocuğuyla bir adam araca binmiştir. Çocuk topluluk içinde bağırarak ağlamaya ve sızlanmaya başlamıştır. Çocuğun babası ise çocuğunu hiçbir şekilde uyarmayıp boş boş bakışlarıyla durur. O sırada zihninizden geçen düşünce "Ne kadar da sorumsuz bir ebeveyn, çocuğunun yaşadığı durum karşısında tepkisiz kalıyor. Oysaki hem toplu taşımadaki diğer insanlar çocuktan rahatsız oluyor hem de çocuğun belli bir sıkıntısı var ki öyle bir davranış sergiliyor." olabilir. Toplum ahlakı dediğimiz şey hepimizde farklılık gösterse de benzer şekilde vardır ve bu doğrular doğrultusunda yaşadığınız durum hakkında yargılara vardınız. Dayanamayıp kibarca adamı uyardını...

Sorgulamak insanlığın diğer hayvanlardan öne çıkmasını ve ciddi derecede ayrılmasını sağlayan bir özellik. Diğer hayvanlar da düşünebiliyor, iletişim kurabiliyor fakat sınırlı derecede. Özellikle refleksif düşünce tamamen yoktur. Refleksif düşünceyi basitçe şöyle anlayabiliriz. Biz insanız ve insan olduğumuzun, düşünebildiğimizin farkındayız. Fakat diğer hayvanlar; örneğin bir kedi düşünebilir, karar verebilir, sevgi, sadakat gibi duyguları vardır. Fakat kedi olduğunun farkında değildir. Kendimizi geliştirmek için daha çok sorgulamalı ve sonuçlar edinmeliyiz. Sorgulamak belli iyi sorular ortaya çıkaracaktır. Sonuçlar olmadan soruların bize pek bir faydası olmayabilir. Peki sonuçları nasıl bulabiliriz? Bu sorunun çözümü çok basit. Yaşadığımız çağdaki en yaygın, kolay yolu da bize internet sağlıyor. İnternet dünyanın çoğunluğunun arasında bir ilişki kurdu. Bugün yaşadığımız bir sorun çok büyük bir ihtimal dünyanın başka bir yerinde bir insanın da başına gelmiştir ve çözümü intern...

"Geçmişini bilemeyen vahşi, uygarlık taklidine yeltendiği zaman bazen onu uydurmaya kalkar: Çanakkale Zaferi’nin Atatürk’ün dehâsının değil de bulutlardan inen Peygamberin eseri olduğunu anlattığını duyduğumuz zavallılarda olduğu gibi. Ancak gerçek tektir; bilimin görevi onu araştırmak, uygarlığınki de ona uymaktır." Yukarıda bulunan paragraf Prof. Şengör'ün Aptalı Tanımak adlı kitabından alıntıdır. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Başarının sadece para ile alakalı olmadığının onlarca kanıtını birçok yerden deneyimlediğinizi düşünüyorum. Başarının türevleri dünya değiştikçe daha fazla çeşit kazanıyor ve hiçbir zaman azalmıyor. Kötüye giden bir devletin mensubu olarak hayati önem taşıyan bir savaşı binbir zorluğa rağmen bir o kadar doğru strateji ve vatan sevgisi ile durumu tersine çevirmek ve zafer kazanmak çok büyük bir başarıdır. Bu başarı Mustafa Kemal Atatürk ve savaşan tüm şehit ve gazi dedelerimizindir. Peki bazı yerlerde gördüğümüz anlam veremediğimi...

Dünyadaki neredeyse tüm mutsuzluğun sebebi bakış açısı eksikliğinden kaynaklanır. Gün içinde yaşadığımız küçük sorunlar yüzünden mutsuz olurken sahip olduklarımızın değerini bilmemiz ancak bizden daha kötü durumda bir insanla karşılaşmakla gerçekleşir. Eğer gerçekten bu kadar çok referans noktasına ihtiyaç duyarsak mutluluğu yakalamak bizim için geçici deneyimden öteye gidemez. Zihinde görselleştirmek gerekirse bizim mutluluğumuzun ya da mutsuzluğumuzun kaynağı seçtiğimiz referans noktasına göre değişkenlik göstermemelidir. Gerçekten mutlu olmak isteyen insan larsahip olduklarına odaklanır ve onlarla mutlu olur. Mutsuzluğa optimize olmuş diğer insanlar ise sahip olamadıklarını düşler ve mutsuz olur. Bu demek değildir ki mutlu insanlar hayal kurmuyor veya hayal kurmak mutsuzluk getiriyor. Mutlu olan insanlar sahip oldukları her şey için şükrediyor ve daha fazlasını düşlüyor, daha fazlası için emek veriyor. Mutsuz insanlar ise sahip olamadıkları şeyler için üzülüyor ve hayallerini ...

Dünyaya gelmeden önce ne şartlarda geleceğimizi seçemiyoruz. Çoğumuz hayatının belli bölümünde daha iyi şartlarda doğsaydım daha iyi şartlara sahip olabilirdim! diye düşünür. Peki gerçek böyle midir? Elbette gerçekler öyle değildir. Evet dünyaya adaletli gelmiyoruz, ailesi daha iyi olan çocuklar pek çok alanda daha avantajlılar ve avantajlı olmayanlara göre çok daha hızlı yükselme imkanları var.  Ünlü şarkıcı Fergie ve yakışıklılığıyla daima dikkatleri üzerine toplayan oyuncu Josh Duhamel’in bir oğulları var. Fergie’nin yıllık kazancı 30 milyon dolar olarak bilinirken, Josh Duhamel’İn yıllık kazancının da en az 15 milyon dolar olduğunu biliyoruz. Toplamda yıllık en az 45 milyon dolar kazanan bu çiftin tek çocuğu olunca tüm servet ona dağıtılıyor. Şimdilerde 4,5 yaşında olan Axl Jack, her ne kadar basından uzak büyüyor olsa da, bu durum en zengin çocuklar listesinde ilk sıralarda yer alıyor olmasını değiştirmiyor. Peki hepsi yapabiliyor mu? Hayır. Peki sıfırdan yükselen(ger...

Bu sahneyi bilenleriniz var mı? Burada sorun yaşayan hırslı birinin sorunlarının zenginleşerek çözüleceğini fark ettiğinin yansıtıldığını düşünüyorum. Gündelik problemler, iş, okul, özel hayat gibi bir çok sorunlarınız hayatınızda yer bulabilir. İnanın bunları büyütüp büyütmemek bizim elimizde. Küçük sorunların hayatımızı harcamasına izin vermemeliyiz. Bolluk zihniyetine göre hayat yeterince uzun. Fakat sorunlarınıza takılı kalıp, enerjinizi sağa sola harcayarak gelişmezseniz hayat çok kısa ve sancılı hale gelmesi kaçınılmaz. Aklımızda bir sınır var. Bu sınır bizi konfor alanımızda tutmak ve sadece hayatta kalmamız için çalışıyor. Sizden daha iyi yaşayan çoğu insan bu sınırın ilerisinde olduğunu unutmayın. Peki sorunları hiç mi önemsemeyelim? Asla. Karşılaştığımız sorunların %80'i zenginleşerek çözülebilir. Fakat kalan kısmı için zaman harcamamız, yaratıcı olmamız gibi tecrübe gerektiren kabiliyetler edinmemiz gerekir. Böylelikle karşımıza çıkan problemlerin tamamına yakı...

Osmoz kelimesine birçok kişi eğitim hayatından aşina olabilir. Osmoz çözücü maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçişidir. Diğer bir deyiş ile ortamların yoğunlukların birbirine eşitlenmesidir. Osmoz ile öğrenmek ise çevremizde bulunan insanlar ile etkileşim halinde bulunmamızdan kaynaklı olarak öğrenmektir. Çevremizdeki insanlar bizden bilgili ise bilgi bize doğru akar. Eğer çevremizdekiler bizden daha bilgisiz ise bilgi bizden onlara akar. Kişisel gelişimimiz söz konusu olduğunda çevre tasarımı oldukça önemlidir. Sadece çevre tasarımı değil, gün içinde okuduklarımız ve izlediklerimiz bir o kadar önemlidir. Sonuçta kişisel gelişim kitabı okumak ile gazete okumak arasında bize kattığı bilgi açısından bir uçurum vardır. Kişisel gelişim kitabında bilgi oldukça yoğunken, gazetede yok denecek kadar az yoğunluktadır bu sebeple kitabı okurken osmoz ile öğrenirsiniz ancak gazeteyi okurken kendinize pek bir şey katamazsınız. Çevremizdeki insanların 1/3'ü bizimle aynı seviye...

Hepimiz mevcut bir eğitim sisteminden geçiyoruz. Yerli yersiz olabilen bir çok nedenlere dayanarak üniversite ve bölüm seçiyoruz. Fakat gözlemlere göre çoğu insan bölümünü, üniversiteyi sevmiyor veya zorla sürdürüyor. Bu konuda kendi tecrübemden başka bir şey söylemem pek de mümkün değil. Ayrıca bu anlatımın daha iyi olduğunu düşünüyorum. 17 yaşına gelinceye kadar çalışmam gerektiğini, paranın ne olduğu gibi konuları düşünmedim. Bu belki ailemin belki eğitim sisteminin ya da (düşündüğüm senaryo) tamamen benim suçumdu. İlk aklıma gelen ve beni tetikleyen şey ise ailemin beni geçindirdiği ve onlar bir anda yok olsa ne yapardım durumuydu. Gerçekten insanı düşünmeye itiyor değil mi? 1-2 yıl kafamda bu düşünce ile eğitim sisteminin çoğu liseliyi sürüklediği gibi sınava hazırlandım(doğru düzgün beceremedim). Sınav sonrasında İstanbul'da bulunmanın çok önemli olduğunu düşünerek gidebileceğim yerleri değerlendirdim. Sadece bir özel üniversite tam burslu olarak kazanmıştım fakat or...

Hayallerine ulaşmanın bir bedeli var. Genelleme yapmak gerekirse her şeyin bir bedeli var. Hayatını değiştirmenin, refaha ulaşmanın, başarılı olmanın, mutluluğu yakalamanın, sağlıklı olmanın, arzularını yaşamanın bir bedeli var. Bu bedel çoğunlukla zaman ve emektir. Hedeflerine ulaşmak için emek verdiğinin farkındayım. Yorgun olabilirsin, tükenmiş olabilirsin, elinden geleni yapıyor olabilirsin. Bugünden itibaren içindeki diğer benliği açığa çıkarmalısın. Aslında elinden geleni yaptığını düşündüğünde kendine limitler koymuş olursun, içindeki diğer benliğin kendine koyduğun limitlerden daha fazlasını başarabilirsin. Yüzde 120'ini verebilir, sandığından daha fazlasını elde edebilirsin ancak bugün içindeki diğer benliği açığa çıkarmalısın. Hazır ol koyduğun limitleri aşmaya, hazır ol yaşadığın hayattan daha iyi bir hayat yaşamaya, hazır ol seni sen yapan gerçek benliğini açığa çıkarmaya. Sistemin bize soktuğu kalıplarla birlikte diğer benliğimizi unutmuşsun. Elde edebileceklerin...

Paylaşmak sandığından çok daha önemli. Çoğu insan sahip olduğu bilgiyi paylaşınca kendisinden bir şeyler eksileceğini sanır. Para kazandığı bir yöntemi bir başkasına anlatırsa kendine rakip yaratacağını sanır. Başarıyı nasıl yakaladığının sırrını paylaşırsa artık eskisi kadar başarılı olamayacağını düşünür ve belki de diğer insanların kendisini geçeceğinden korkar. Bu algı gerçeklikten oldukça uzaktır. Paylaştığın şey tükenebilecek pasta gibi bir şey değil ki senden eksilsin ya da sana kalmasın. İnsanlar vermeden almak ister. İnsanlar sürekli ister. Nasıl alacağını merak eder durur. Ancak kimse önünde duran gerçeği bilmez. Kimse vermeden bir şey alamaz. İnsan doğası böyle işlemez. İnsanlarla bir etkileşim kurmadığın takdirde taleplerin ve menfaatlerin kimsenin umrunda olmaz. Vermeden almak istemek iticidir. Gün içinde fark ettiğimizden çok daha fazla talimat alırız. Bizden her zaman bir şeyler talep edilir ve hepimiz bu durumdan bıkmış durumdayız. Etkileşim kurmak, bir şeyler v...

Dünya'da küreselleşme kavramı oturduğundan beri insanlar daha çok bireysel düşünmeye başladılar. Bireyin başarısı veya başarısızlığı sadece kendisinin sorumluluğudur. Bireyselliğe rağmen sizin iyi durumda olmanızın bize faydası olamaz mı ? Yeni bir bilgi öğrenmeniz bize fayda sağlıyor. Öncelikle bilgi edindiğiniz kaynağın sahibine maddi manevi bedel ödüyorsunuz. Bilgiyi nereden öğrenmiş olursanız olun çevrenizden başlayarak size ulaşabilen herkese yardım ediyorsunuz. Çünkü edindiğiniz bilgiyi başkalarına da aktarıyorsunuz. Daha güzel bir yol ise edindiğiniz bilgiyi gerek direkt kullanarak gerek geliştirerek yeni bir değer yaratıyorsunuz. Bu değer aracılığıyla daha çok insana ulaşıyor ve daha fazla bilgi üretilmesine, bilginin yayılmasına sebep oluyorsunuz. Döngü hep benzer. Daha zengin olmanız bize fayda sağlıyor. Bunun direkt yoldan olması için aynı yerlerde yaşamamız gerekiyor. Normal insanlardan daha fazla vergi veriyorsunuz, tüketiyorsunuz. Aksi taktirde yarattığını...

Akıntıya kapılmak, bağımsız düşünme kabiliyetini kaybettiğinde başlar. Bağımsız düşünmek, sorgulamak, farklı bakış açılarından aynı durumu ele almak ve kendi doğrunu belirlemektir. Bağımsız düşünme kabiliyeti insanın ayakta sağlam durmasını sağlayan temellerini oluşturur. Akıntı seni yavaş yavaş temellerinden sarsar ve temellerini kırar. Akıntıyla birlikte nereye gittiğini bilmeksizin hayattaki en büyük 6 korkuyla yaşamak zorunda kalırsın. Yoksulluk, eleştirilme, hastalık, sevgi yoksunluğu, yaşlanma ve ölüm korkusu... Korku tarafından ele geçirilmiş bir zihin sağlıklı ve bağımsız düşünemez hale gelir ve insayatif kullanamaz. Eylemlerini başkalarının yönlendirilmeleri doğrultusunda gerçekleştirir, bir anlamda robotlaşır. Bağımsız düşünce olmadan ne sorgulayabilir ne de kararlarını kendin alabilirsin. Sana faydası olup olmadığını bilmediğin şeylerle meşgul olursun. Sürü psikolojine katılır ve bireysel kimliğini (özgünlüğünü) sürü içinde kaybedersin. Sürü psikolojisinde sür...

Sıklıkla yapılan bir hata. Olumsuza optimize olmak. Yaşanılan kötü şeyleri büyütmek. Hiç bir şey yokken hayatın içinde dram aramak. Her insan zor zamanlardan geçer ancak bunun yanında mutlu olduğu zamanlarda vardır. Nitekim insanlar mutlu oldukları zamanları görmezden gelirler ve yaşadıkları kötü şeyleri dramatize ederler. Bu bilinçaltına işlemiş bir dikkat çekme yöntemi haline gelmiştir. Yakınlarıyla sohbet eden insanlar kendilerinden bahsetmekten ve bahsedilmesinden oldukça hoşlanır. Bu oldukça doğal bir durum. Fakat bunu sağlamanın yolunu çogu insan hayatlarındaki yolunda gitmeyen şeyleri öne çıkararak yapmaya çalışır. Yaşadıkları olumsuzlukları çözülmesi gereken problemler olarak görmekten öte diğer insanları etkileme aracı olarak görürler. Günün sonunda istediklerine ulaşan bir azınlık olsa da ellerine geçen hiçbir şey yoktur olumsuzlukları gözlerinde büyütmelerinden başka. Fark etmen gereken şey, çok yakın çevrendeki birkaç insan dışında kimse seni ve sorunlarını umursama...

Tabi lafını çok severek kullanıyorum. Sebebini merak ediyor musunuz? Tabi lafının birçok anlamı var. Benim kullandıklarım ise elbette, bilindiği üzere, sıradanlaşmış anlamları. Peki bu anlamların hayatında yer etmesinin anlamı ve önemi ne olabilir? Herkesin hedefleri ve hayalleri vardır. Hayallerin hedef olmamasının sebebi o an hazır olmadığımızın göstergesidir. Hayaller bize göre uzaktır. Ulaşılması için uzun bir yol vardır. Peki ya o hedef için yapmamız gerekenleri tek tek neler olduğunu ve nasıl yapacağımızı biliyorsak ? İşte o zaman oyunun planı kendi lehimizde değişir. Her kapının nasıl açılacağı, önümüze çıkacacak olan engelleri aşıp fırsatları değerlendirerek düşündüğümüzden de hızlı şekilde hayallerimiz hedef haline gelir ve onlara ulaşırız. Gerekli olan bilgi seviyesine çıkmak için kullandığım bi kelimedir, tabi. Ulaşılmaz olanların ulaşabileceğini bildiğimi hatırlatır. Hatta ulaşmanın yolunun öğrenebileceğini, başkalarının hali hazırda yaptığını söyler. Bu kelimeyi ne kadar...

Farklı bir bakış açısı getirmek lazım gün boyunca yapmakla meşgul olduğumuz şeylere. İnsanlar neyi niye yaptığını bilmiyor. Niye yaptıkları sorulduğunda genellikle bana bunu yapmam söylendi gibi cevaplar verirler. Yaptığın şeyi niye yaptığını bilmeyince nereye gittiğini bilemezsin, sorgulamadığı için sana faydası olup olmayacağını bilemezsin. İnsanlar yaptıkları şeyden öte o şeyin kişiye verdiği zahmete odaklanırlar. Bu zahmet zihinlerinde acı halini alır. Bir takım önlenemez kendi kendine acı çekmektir ve bu süre boyunca yapmaları gereken şeye başlayamazlar. Eğer yaptığın şeyi niye yaptığını bilirsen, vereceği zahmeti düşünmezsin ve acıya odaklanmazsın. En kısa zamanda bitirir ve iyi iş çıkarırsın. İnsanın beyninde eski beyin olarak adlandırılan bir bölüm vardır. Kendisinin bir diğer ismi limbik beyindir. Eski beyin, duygular üzerinden çalışır ve rasyonellikle herhangi bir ilişkisi yoktur. Rasyonellikten yeni beyin sorumludur. Eğer biz limbik beyinde yaptığımız şey...

İnsanın en büyük ihtiyacıdır ruhunu beslemesi. Bazen bir müzik, bazen bir film, bazen ise kendine vakit ayırıp hobin olan şeyi yapmak ruhunu beslemeni sağlar. Dış dünyada oldukça olumsuzlukla karşılaşmaktayız. Olumsuzluklar bizim başımıza gelmeyebilir fakat onlarla karşılaşmak dahi ruhumuzu zehirler. Ruhumuz bunca zehirle karşılaşırken bir de biz ona olumsuzluk dayatırsak, sağlıklı düşünemez hale gelir, neşemizi kaybederiz. Sorunun çözümü, bahsettiğim diğer tüm konularda olduğu gibi tercih etmektir. Gün içinde yaptığımız tercihler, bize gün sonunda sonuç olarak döner. Her tercih için bir bedel öderiz. Örneğin boş zamanını nasıl geçireceğinle ilgili bir tercihte bulunduğunda aslında o zaman içinde yapabileceğin fakat yapmadığın şeylerin bedelini öderiz. Ruhunu besleyecek şarkılar dinlemek yerine depresif şarkılar veya tüm günün yorgunluğuyla eve gelip hobilerinden birini yapmak yerine haber izlemek. Milyonlarca kombinasyonunu yaratabilirsiniz. Eğer bugünden itibaren hayatınızdaki ...

Günlük yoğunluğun içinde problemlerle boğuşurken nereye gittiğimizin farkında değiliz. Sürekli talimatlara alırız ve onları gerçekleştirmek için kendimizden vazgeçeriz. Bu zorunluluk kurallara uymadığımız takdir de olabileceklerden korkmamızdan kaynaklıdır. Sistem, insanları kontrol altında tutmak ve belirli bir kalıba sokmak amacıyla vardır. Sistemin bizden beklentisi okula git, işe gir, evlen, borç öde gibisinden devam etmektedir. Sistem ortaya bir kalıp çizmekte ve bu kalıbın içinde insanlara eğer çok çalışırlarsa arzularını hayallerini yaşabileceklerini anlatmaktadır. Bu yarışın adı, fare yarışı... Fare yarışının içinde kendimizi hırpalamakta ve bize verilenlerle yetinmek durumundayız. Sistem herkesin tepesinde durmakta ve onların önüne havuç tutmaktadır. Havucu herkes yakalamaya çalışır fakat insanlar ne kadar hızlı koşarsa koşssun ya da ne kadar zaman geçerse geçsin havucu yakalamak mümkün olmaz. Sistemin istediği de budur. İnsanların önüne erişilecek küçük şeyler koyup onlar...

Alışılmışın dışında... Heyecan verici... Değişimi kucaklayan... Gelişimin peşinde...  Ufuk açıcı... Statükoya karşı... Bolluk zihniyetinde... Özgünlüğünü kaybetmemiş... Hayret edilesi... İçini kıpırdatan... Tüyleri diken diken eden bazı durumlar ve şeyleri sıraladım. Hepimizin tüyleri diken diken olur fakat bazıları için durum farklıdır. Zihniyetini değiştirdikçe, farkındalığını arttırdıkça bu durum farklı bir önem kazanır. Şu anda yaşadığından farklı bir hayata sahip olabileceğinin düşüncesine ilk kez kendini inandırışında hissedersin bunu. Hissettiğin anda doğru yolda olduğunu bilirsin. Acı yerine ödüle odaklanırsın. Artık yaşadığın kötü şeylerden dolayı değil de iyi şeyler sebebiyle tüyleri diken diken olur. Farklı sebeplerden dolayı tüylerinin diken diken olması tamamen sahip olduğun zihniyetle ile ilgilidir. Dünyaya nasıl baktığın çok önemli. Düşüncelerine dikkat etmelisin. Düşünceler gerçekliğe dönüşme eğilimi gösterir olumlu veya olumsuz olmalarına bakılmaksızın. Kıt...